İstiğfar Azabı Kaldırır “…Onlar istiğfar edip, af dilerken Allah, onlara azâb edecek değildir. “ (Enfal, 33)
Hata ve günahtan, önce pişmanlık duyulup vazgeçilir ki buna “tevbe” denir. Bundan sonra “istiğfar” (af ve özür dileme) ye sıra gelir. İşte bu kademede; suçun itirafı, nefsin acizliği, yalvarma ve gözyaşı, gelecekte tekrar etmeyeceği sözünün Allah’a verilmesi gibi hususlar yer alır. Allah; tevbe ve istiğfardan memnun olur. Çünkü; insanların hatadan dönüşleri ve günahtan kaçışları, hem kendilerini hem de cemiyeti sağlıklı kılacaktır. Ahiret hayatında ise, azaptan kurtulmuş olmaları YARATICI’mızı ayrıca memnun edecektir. Zira, mrad-ı sübhânî/Allah’ın iradesi kulların saadet ve selametidir. Rabbimiz; küfür ve isyandan ve bunların sonucu doğacak azaptan memnun değildir. Allah’ın lüzum görür yarattığı kullarını cezalandırması; “Âdil-i Mutlak” (şaşmaz adalet sahibi) sıfatının bir tecellisidir. Yoksa gönül rıxası ile verilmiş bir ceza değildir. (bkz. Zümer, 7)
İstiğfar yani af ve özür dileme; azabın ilacıdır. Allah Teâlâ; hata işleyip, daha sonra nefs muhasebesi yaparak bu hatasından dolayı kendisinin af ve mağfiretine sığınanlara, azabın kaldırılacağı müjdesini veriyor. Bu ne kadar büyük nimettir, ah bir yararlanabilsek… Keşke Müslümanlar üzerindeki azabın gerçek sebepleri üzerinde biraz “imâl-i fikr” (fikir jimnastiği) de bulunsalar. Hep başkalarını suçlamak yerine biraz da nefislerini ve kendilerini suçlasalar… “Nerede yanlış yaptık?”, “Hangi hususta Allah’ı gücendirdik?” gibi sorulara cevap arasalar… Bu takdirde hem hata ve yanlıştan vazgeçme faziletine, hem de “Erhamürrâhimîn” (merhametlilerin en merhametlisi) olan Allah’ın af ve bağışlamasına mazhar olacaklar, üstelik de üzerlerindeki azaptan kurtulmuş olacaklardır.
Prof. Dr. Osman Öztürk
22 Temmuz 2009 Burhan Dergisi
|